Afyon Kocatepe Üniversitesi

Güzel Sanatlar Fakültesi

SERGİYE DAİR

Ulusumuzun, ona vurulmak istenen tüm zincirleri kırarak özgürlüğünün ne kadar büyük ve yüce olduğunu Kocatepe’de yeniden altın harflerle yazdırmasından bu güne 98 yıl geçti. Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” (Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı) dizelerini tüm dünyaya haykırışından ise 99 yıl.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bağımsızlık mücadelemizde canlarını bu ulusa feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi saygıyla yâd ediyoruz.

Milli mücadelenin ‘tam bağımsızlık’ hedefine göre, Türk ulusunun siyasal bağımsızlığı, kültürel bağımsızlığı ile tamamlanabilirdi. “Zafer ancak kendinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için belli başlı bir vasıtadır. Gaye fikirdir”[1] söylevi, milli mücadelenin yalnız cepheyle sınırlı olmadığını, Atatürk önderliğinde gerçekleşen siyasal, sosyal, ekonomik, politik ve kültürel alandaki tüm gelişmeleri kapsayan bir çağdaşlaşma hareketi olduğunu gösterir. Bu bağlamda Kocatepe, Türk milletinin sosyal, ekonomik, politik alanda olduğu kadar, kültürel ve sanatsal alandaki dirilişinin de adıdır. Bu nedenle Türkiye’de 1920’lerin başından günümüze kadar uzanan plastik sanatlara ilişkin gelişmeleri, Kocatepe’yle biçimlenen özgür ve çağcıl felsefeden ayırarak inceleme olanağı yoktur. Milli Zafer sonrası Türkiye’de siyasal, sosyal ve kültürel alanda gerçekleşen bu yeni düşünce tavrı doğal olarak sanatta da kendine uygun bir plastik dili gerektirmiştir. Çağdaşlaşma hareketiyle başlayan sanat anlayışımızdaki değişiklikler, çağdaş düşünce dilinin gerekliliği olarak değerlendirilmelidir[2].

İşte bu sergi, Ulu Önder’in tüm alanlarda işaret ettiği çağdaş uygarlık düzeyine, Cumhuriyetin kültürel devriminde mola vermeden, ona sahip çıkarak, çağın düşüncesini oluşturacak kafa ve yürekle çalışan kuşakların, o kutlu günün anısına bir buluşmasıdır.

Ulu önder yalnız büyük bir askeri deha değil, aynı zamanda büyük bir devrimci, çağa damgasını vuran büyük bir fikir adamıydı. “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir.” diyerek, genç nesillere ilkelerini, fikirlerini ve devrimlerle kapısı aralanan çağdaşlığı işaret etmiştir.

Ulu Önderin, ressam İbrahim Çallı ile olan bir anısı bu yaklaşımın sanat alanı için de geçerli olduğunu göstermektedir.

Çallı, Atatürk’le karşılaşır ve kendisine:

– “Türk milletinin gönlündeki Mustafa Kemal’in portresini yapmama izin verir misin Paşam?” diye sorar.

Atatürk de:

– “Mademki gönüllerde yaşayan Mustafa Kemal’i çizmek istiyorsun, benim modelliğime ihtiyacın yok…”  cevabını verir.

Burada gönüllerde yatan Mustafa Kemal, maddi varlığı ve betimlemeleri aşarak, onun ilkelerine yönelen ve ancak zihinle kavranan bir öze işaret etmektedir. Günümüz Türk sanatından büyük bir kesitin buluşmasını sağlayan bu serginin de, konulu betimlemeler bağlamında değil, bu çerçevede okunması gerektiğini düşünmekteyim.

Yine, Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak’ın anılarında geçen Ulu Önder Atatürk’le ilgili bir anı ve Çanakkale Savaşı sırasında yaşanan bir olay,  Büyük Zafer’in 98. yıl dönümünde düzenlenmesi planlanan bu serginin şeklinin belirlenmesinde bize yön gösterdi. Hasan Rıza Soyak’ın aktardığı anı, Cumhurbaşkanlığı sırasında Atatürk’e gönderilen hediye bir tablo ile ilgilidir. “Antrede sandığı açmakla meşgul olan adamların önünde beklemekteydi. Sandık açıldı, eser meydana çıktı. Bunun üzerine Mustafa Kemal’in yüzü kırıştı. Ayağa kalktı ve bağırdı: Kapatın ve kaldırın şunu!… Tablodaki manzara ise şuydu: Yerde Yunanlı bir asker sırtüstü yatıyordu… Türk askeri, Yunan askerin göğsüne basmış ve aynı zamanda süngüsünü saplamış!.. Kan akıyordu!…”[3] Atatürk’ün “Milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir.” sözünden de anlaşılacağı üzere, Milli mücadele yalnız bir savaş değil bir milletin top yükün vatan, özgürlük ve çağdaşlaşma mücadelesidir. Bu mücadelede Atatürk düşün sistemi, güzel sanatları kültür düzeyinin bir göstergesi ve ulusal kültürü oluşturan temel unsur olarak belirlemektedir.

Çanakkale Savaşları sırasında gerçekleşen olay ise, Mustafa Kemal’in sanata ve sanatçıya verdiği değeri göstermesi bakımından önemlidir. Arıburnu Cephesi komutanı Yarbay Mustafa Kemal, savaşın durduğu anlarda, siperlerin en uç noktasına kadar gitmekte, savaşan askerlerle birlikte olması askere büyük moral vermektedir. Bir gün, sipere girdiği zaman, duvarların üzerinde hat sanatıyla yazılmış kağıtlar görür. Mustafa Kemal Paşa, bu sayfaların birisinin önünde dikkat kesilir ve “Bunu yazanı hemen bulup bana getirin” emrini verir. Çok geçmeden o yazıları yazan asker, İstanbul’dan Macit (Ayral) karşısındadır. Mustafa Kemal: “Sen hemen siperden çık ve İstanbul’a geri dön, güzel yazı yazmaya devam et. Senin yerine siperlere girecek binlerce gönüllü Mehmetçik var; ama bu kadar güzel yazı yazabilen sanatçıyı bu millet az bulur.”[4] demiştir. Bu olaydan da anlaşıldığı gibi Ulu Önder, savaşın yalnızca savaş cephesiyle sınırlı olmadığını, asıl kültür cephesiyle kazanılan savaşın, kesin sonucu belirlediğini duyurmakta, sanatçıyı bu açıdan önemsemektedir. İşte bu sergi, büyük bir sanat buluşması olarak, 98 yıl sonra sanat ve kültür insanlarının Kocatepe ile temellenen bu kültürel devrime bir atıf, bir teşekkürüdür.

Ekonomik kalkınmayla kültürel kalkınmayı birbirinden ayrı görmeyen, “Milletin bizatihi duygulu ve düşünür olması lazımdır”[5] diyen Atatürk, kültürün maddi ve manevi değerler bütünü üzerinde temellenen insanlık için vazgeçilmesi zor önemli ve esas unsur olduğuna inanmaktadır.[6] Tüm bu maddi ve manevi öğelerin toplamı, toplumun kültürel zenginliğini verdiğinden ve bu zenginliğin ürünü olan sanat uygarlık düzeyinin ölçüsü kabul edildiğinden dolayı, böyle bir serginin bu kutlu güne yönelik, Covid 19 pandemi sürecine rağmen açılması gerektiğine inandık. Bu sürece eserleriyle katkı sunan tüm katılımcı sanatçılara, kurumum ve çalışma arkadaşlarım adına teşekkürlerimizi sunuyorum.

Dr. Öğr. Üyesi Fevzi Nuri KARA
Afyon Kocatepe Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Dekan Yardımcısı

[1] Atatürk’ün 11 Kasım 1933 tarihli Dünya Gazetesine Beyanatı.
[2] N.M.İpşiroğlu, Düşünmeye Çağrı, Cem Yayınları, s.47.
[3] Hanri Benazus, Yaşamın içinden Atatürk Anıları, Bizim Kitaplar, İstanbul, 2007, s.79.
[4] Bilal Sezer, Çanakkale Savaşlarında Bir Hattat: Macit Ayral, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, Sayı:14, 2008, s.13.
[5] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.2, s.2
[6] Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Ankara, 1968, s.272.